Çayın Ülkemizdeki Tarihi

Türkiye'de Çayın Tarihi: Kısa Bir Özet
Çayın İlk Girişimleri:
- 1917: I. Dünya Savaşı'ndan sonra Doğu Karadeniz'in çay tarımına uygun olduğu fikri ortaya atıldı.
- 1924: "Rize ve Borka Kazasında Findik, Portakal, Mandalina, Limon ve Çay Yetiştirilmesi Hakkında Kanun" kabul edildi.
- 1937: Zihni Derin önderliğinde çay tarımı yeniden gündeme alındı ve tohum ithali gerçekleşti.
Çay Tarımının Gelişmesi:
- 1938: İlk çay hasadı ve kuru çay üretimi yapıldı.
- 1940: 3788 Sayılı Çay Kanunu ile çaycılık güvence altına alındı ve üreticilere kredi verilmeye başlandı.
- 1947: Rize'de ilk çay fabrikası kuruldu.
- 1950: Çay tarımı alanları genişletildi.
- 1971: Çaykur kuruldu ve çay tarımı ile pazarlama tek elden yönetilmeye başladı.
- 1984: Özel sektöre çay üretim izni verildi.
Günümüzde Çaycılık:
- 767 bin dekar çaylık alanda 202 bin üretici çay tarımı ile uğraşmaktadır.
- Yıllık çay üretimi 1.000-1.300 bin ton arasında değişmektedir.
- Çay tarımı bölgede çoğunlukla küçük aile işletmeciliği şeklinde yapılmaktadır.
- Çaylık alanların %65'i Rize, %21'i Trabzon, %11'i Artvin, %3'ü ise Giresun ve Ordu illerinde bulunmaktadır.
Çayın Önemi:
- Türkiye'nin en önemli tarım ürünlerinden biridir.
- Bölge ekonomisi için hayati önem taşımaktadır.
- Milli kültürümüzün önemli bir parçasıdır.
Çayda İz Bırakan Beş İsmi Sizler İçin Araştırdım:
1. Ali Rıza Erten (Profesör)
- 1887 yılında Mersin'de doğdu.
- Halkalı Yüksek Ziraat Mektebi'ni bitirdi.
- Fransa'da ihtisas yaptı.
- Ziraat Umumi Müdürlüğü, II.(Ara Seçim), II., IV., V., VI., VII., VIII. ve IX. Dönem Mardin Milletvekilliği ile Devlet Bakanlığı yaptı.
- 1918 yılında Rize ve havalisinde çay yetiştirilebileceğini tespit etti ve durumu "Simali Sarki Anadolu ve Kafkasya'da Tetkikat Ziraiye" adlı bir raporla İktisat Vekâleti'ne (Bakanlığı'na) bildirdi.
- Prof. Erten'in çalışmaları sonucunda 1924 yılında "Rize Vilayeti ile Borka Kazasında Findik-Portakal-Limon-Mandalina ve Çay Yetiştirilmesine Dair Kanun" çıktı.
- Prof. Erten, çay konusunu ilk defa bilimsel anlamda ele alan ve Doğu Karadeniz kıyılarında çay yetiştirilebileceğini ilk defa ortaya koyan kişidir.
2. Zihni Derin (Ziraat Mühendisi)
- 1880 yılında Muğla'da doğdu.
- 1904 yılında Halkalı Ziraat Mektebi'nden mezun oldu.
- 1920 yılında Milli Mücadele Hükümeti'nin kurduğu İktisat Bakanlığı'nda ilk Tarım Genel Müdürü oldu.
- 1923 yılında Rize'ye geldi ve fidanlık kurulmasına öncülük etti.
- 1924 yılında "Rize Vilayeti ile Borka Kazasında; Findik, Portakal, Limon, Mandalina, Çay Yetiştirilmesi Hakkındaki Kanun" tasarısını hazırladı ve Meclise sundu.
- Zihni Derin, çay tarımının gelişmesinde önemli rol oynadı.
3. Sevket Rasit Hatipoğlu (Profesör)
- 1898 yılında İzmir, Menemen'de doğdu.
- Berlin Yüksek Ziraat Okulu'nu bitirdi ve Leipzig Üniversitesi'nde ihtisas yaptı.
- 1936 yılında "Türkiye'de Çay İktisadiyatı" başlıklı bir çalışma kaleme aldı.
- Prof. Hatipoğlu, çay tarımının Türkiye'de yerleşmesi için gerekli olan teknik ve ekonomik sorunları inceledi ve çözüm önerileri sundu.
4. Rüştü Gündüz (Ziraat Mühendisi)
- 1903 yılında İstanbul'da doğdu.
- 1926 yılında Yüksek Ziraat Enstitüsü'nden mezun oldu.
- 1937 yılında Rize Çay Araştırma Enstitüsü Müdürü oldu.
- Prof. Gündüz, çay tarımının gelişmesi için önemli çalışmalar yaptı.
- Yeni çay çeşitleri geliştirdi ve çay yetiştirme tekniklerini iyileştirdi.
5. İsmail Hakkı Tunçbilek (Ziraat Mühendisi)
- 1916 yılında Rize'de doğdu.
- 1941 yılında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nden mezun oldu.
- 1961 yılında Rize Çay Araştırma Enstitüsü Müdürü oldu.
- Prof. Tunçbilek, çay tarımının gelişmesi için önemli çalışmalar yaptı.
- Yeni çay çeşitleri geliştirdi ve çay yetiştirme tekniklerini iyileştirdi.
ÜLKEMİZDEKİ ÇAYIN TARİHİ
Türkiye'de çayın tarihi 1917'den sonra gelişmeye başlamıştır. Batum ve çevresinin Türkiye'ye geri verilmesinden sonra bölgede incelemeler yapmak üzere bir heyet gönderilmiştir. Bu heyette Halkalı Ziraat Mektebi Alisi Müdür Vekili Nebatat ve Emraz-ı Nebatiye Müderrisi Ali Rıza Erten bulunmaktaydı. Seyahat dönüşü, heyet tarafından iktisat vekaletine sunulan bir raporda, Doğu Karadeniz kıyılarında çay bitkisinin yetiştirilebileceği açıklanmıştır. Daha sonra iktisat vekaleti tarafından yayınlanan bir raporda, Ali Rıza Erten'in bilgileri doğrultusunda çayın Rusya'da 1833'te denendiği ancak başarılı olunamadığı, bunun üzerine 1892'de Hindistan, Japonya ve Seylan'dan getirilen çay fidanlarının Gürcistan'da dikildiği ve çay ekonomisinin gelişmesine katkı sağlandığı belirtilmiştir. Ancak, Birinci Dünya Savaşı sonrasında, bölgede para kazanma amacıyla çalışmaya giden insanların savaş sonrası bu fırsatı kaybetmeleri, işsizlik ve yoksulluğun artmasıyla sonuçlanmıştır.
Bu durum, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde çay tarımının ve diğer tarım faaliyetlerinin geliştirilmesi için görüşmelerin yapılmasına yol açmıştır.
16 Şubat 1924 tarihinde Rize vilayeti ve Borka Kazasında fındık, portakal, mandalina, limon ve çay yetiştirilmesi adında bir kanun kabul edilmiştir. Kanunun yürürlüğe girmesinin ardından, çay tarımının denenmesi ve bölgede meyveciliğin geliştirilmesi amacıyla Rize'de Bahçe Kültürleri İstasyonu kurulmuştur.
Çay tarımının geliştirilmesi için yapılan çalışmalar 1933 yılına kadar devam etmiştir. Ancak, hükümetin kendi kendine yetme ilkesini benimsemesi ve 1933'te bunu bir programa bağlamasıyla çay tarımı yeniden gündeme gelmiştir.
Zihni Derin'in liderliğindeki çalışmalarla çay tarımı ve sanayisi geliştirilmiş ve Türkiye'de çay üretimi önemli bir noktaya ulaşmıştır.
1940 yılında çıkarılan bir kanunla çay tarım alanları genişletilmiş, çay tarımı için üreticilere destek verilmiş ve çayın tekel hakkı devlete verilmiştir. Çay tarımıyla ilgili çalışmalar 1947'de Devlet Ziraat İşleri Kurumu'nun görevlendirilmesiyle hız kazanmış, çay fabrikaları kurulmuş ve çay sanayisi gelişmiştir. 1971 yılında çıkarılan bir kanunla çay tarımı ve pazarlamasıyla ilgili sorumluluklar ÇAYKUR'a verilmiş ve çaycılık sektörü önemli bir gelişme sürecine girmiştir. Özel sektöre çay üretim izni verilmesiyle yeni bir uygulama başlatılmış ve çay tüketimi artmıştır. Bugün Türkiye'de çay üretimi çoğunlukla küçük aile işletmeleri tarafından yapılmaktadır ve Rize bu alanda öncü konumdadır.
ÇAYDA İZ BIRAKAN BEŞ İSİM
1- ALİ RIZA ERTEN (PROFESÖR)
Ali Rıza Erten, 1887 yılında Mersin'de doğmuştur. Halkalı Ziraat Yüksek Okulu'nu bitirdi. Fransa'da ihtisas yaptı. Ziraat Umum Müdürlüğü, II. (Ara Seçim), II., IV., V., VI., VII., VIII. ve IX. Dönem Mardin Milletvekilliği ile Devlet Bakanlığı yaptı. Evli ve 1 çocuk babasıydı. Çay Yetişeceğinin Bilimsel Tespiti Ve Prof. Ali Rıza Erten I. Dünya Savaşı esnasında ortaya çıkan gıda kıtlığı karşısında, ülkenin muhtelif yörelerinde, halk bazı bitkilerin yapraklarını kaynatarak çay gibi içmekteydi. Bursa civarında "ay zümü" denilen ve yaprakları çay gibi kullanılan bir bitki, bir ara bazı ziraatçılar tarafından "çay" diye takdim edilmiş, diğer bazı ziraatçılar ise bu görüşe karşı çıkmışlardı. Halkalı Ziraat Mektebi Mecmuası'na da yansıyan bu tartışmalar esnasında o devirde gerçek çayın ülkede yetişebileceğinden ve Rize'den hiçbir şekilde bahsedilmediği anlaşılmaktadır. 1917'de meydana gelen Komünist ihtilal sonrasında, Rusya, I. Dünya Savaşı'ndan çekilmiştir. Bunun sonucunda işgalden kurtulan Kars, Ardahan, Artvin, Rize ve Batum'da zirai incelemeler yapmak üzere bir heyet görevlendirilmiştir. 1918 yılında bu illere giden heyette bulunan Halkalı Yüksek Ziraat Mektebi Müderrislerinden (Prof.) Ali Rıza (Erten), Rize ve havalisinde çay yetiştirilebileceğini tespit etmiş ve durumu "Simali Sarki Anadolu ve Kafkasya'da Tetkikat Ziraiye" adlı bir raporla İktisat Vekâleti'ne (Bakanlığına) bildirmiştir. Prof. Erten'in bu raporu ilk defa, 1924 (1340) yılında, "Çay, Limon, Mandalin, Portakal, Bambu Ziraati" adıyla, İstanbul Sanayi Nefise Matbaasında basılarak yayınlanmıştır. Bundan bir yıl sonra, rapor bu defa "Simali Sarki Anadolu ve Kafkasya'da Tetkikati Ziraiye" adıyla İktisat Vekâleti'nce yeniden basılmıştır. Ali Rıza Erten'in (bazı kaynaklarda Ertem) bu ziyaret esnasında Halkalı Yüksek Ziraat Mektebi Müdür Vekili olduğu ve bu okulda "nebatat ve emraz-i nebatiye müderrisi" yani "bitki ve bitki hastalıkları profesörü" olarak görev yaptığı belirtilmektedir. Bugünkü Türkçe ile "Kuzeydoğu Anadolu ve Kafkasya'da Tarımsal İnceleme" şeklinde ifade edilebilecek olan geniş raporda, birçok sıcak memleket bitkisi ile birlikte çayın da Rize ve havalisinde yetiştirilebileceği öne sürülmüş ve bunun Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığı bakımından önemli olduğu belirtilmiştir. Kars, Ardahan, Artvin, Rize ve Batum'la birlikte, Kafkasya'da zirai incelemeler yapmak üzere gönderilen Prof. Ali Rıza Erten, mandalina, limon, portakal, bambu ve çay yetiştirilmesini ele alarak; bu bitkinin ekonomik anlamı, botanik özelliği, yetiştirilmesi ve işlenmesi ile ilgili ilk defa detaylı bilgiler vermiştir. Rusya tarafından başlanan denemelerin yapıldığı coğrafi bölgelerle aynı ekolojik özelliklere sahip Doğu Karadeniz kıyılarında da çay yetiştirilme imkânı bulunduğunu raporunda tespit etmiştir. Yaptığı zirai inceleme gezisini değerlendirerek yazılar kaleme alan Prof. Ali Rıza Erten, bu yazıların, bir dizi halinde, 1921 yılında Yeni Ziraat Gazetesinde yayınlamıştır. Ülkemizde çay üzerine ilk detaylı incelemeler olan bu çalışmalar, inceleme raporunun sunulduğu İktisat Bakanlığı tarafından 1924 yılında kitap halinde basılmıştır. Batum'un iklim ve toprak yapısı üzerinde de bilgiler veren Prof. Erten, Batum şehrinin, Karadeniz'in en yağışlı ve rutubetli yerinde kurulu olduğunu ve küçük bir kasaba olmasına rağmen, tarım açısından gerek Avrupa gerekse yakın Asya'da eşsiz bir öneme sahip bulunduğunu ifade etmektedir. Doğuda 2000 ve hatta 2800 metreye kadar yükselen dağ ve tepelerle çevrili olan Batum'un etrafında pek az ova bulunduğunu ve ikliminin çok fazla değişim gösterdiğini kaydetmektedir. Rize'ye doğru 10 km'den fazla bir derinlik göstermeyen sahil kesimi takip edildiğinde, iklimin rutubetli olduğunu ve yıllık yağmur miktarının ise çoğunlukla esen batı rüzgârı sayesinde 2000-2400 mm ve hatta bazen 4000 mm'ye kadar bile ulaşabildiğini bildirmektedir. Batum'da yağmur başladığı zaman haftalarca ve bardaktan boşanırcasına devam etmesinin nadir bir olay olmadığını, halbuki sahilden 40-45 km kadar içeride bulunan Çoruh ve Acalıs gibi ovaların kuru olduğunu belirtmektedir. Prof. Erten'in raporuna göre; sahilden pek uzaklaşmamak şartı ile Sohum'dan itibaren eski hududumuz boyunca uzayıp giden sahillerin Çin, Japonya ve Seylan'daki çay bölgelerine denk olduğu ve toprağının laterit (kırmızı toprak) olduğu anlaşıldıktan sonra, söz konusu saha 10 bölgeye ayrılmış ve çay üretimine tahsis edilmesi gereken yerler yayın ve ilan edilmiştir. Yoğun killi, kireçli, fazla humuslu veya taşlı ve kurak yerler çay ekimine müsait olmadıklarından, bu gibi yerlerin diğer bitkilere terk edilmesi ve yalnız az killi ve az kireçli olan rutubetli yerlerin çay üretimine tahsis edilmesine işaret edilmiştir. Bu özellikleri zikreden Prof. Erten, Artvin vilayetinden itibaren Trabzon vilayetinin Of kazasına kadar olan Karadeniz sahilinin toprak yapısının tıpkı Batum ve civarında olduğu gibi laterit (kırmızı) topraklardan ibaret olduğunu ve ayrıca hava sıcaklığının da 3°C ile 39°C arasında olduğunu belirterek, çay üretimi için bu bölgeyi işaret etmektedir. Ülkemizde çay yetişecek yöre, 1922 yılında yapılan tespitlerle, 15 km derinliğinde olmak üzere, Sarp sınırından Trabzon'un Araklı ilçesine (Araklı deresine) kadar olan bölge olarak belirlenmiştir. Prof. Erten'in, az bir düzeltme ile bölgeyi doğru olarak verdiğini kabul edebiliriz. Ülkenin ard arda savaşlardan geçtiği o yokluk dönemlerinde, dışarıya kaynak aktarmak yerine, ihtiyaç duyulan gayriyi ülke içinde yetiştirilmesini teklif eden Prof. Ali Rıza Erten'in bu çalışmaları olumlu sonuç vermiştir. 1924 tarih ve 407 sayılı "Rize Vilayeti ile Borçka Kazasında Fındık-Portakal-Limon-Mandalina ve Çay Yetiştirilmesine Dair Kanun" çıkarılmıştır. Bu kanun ile gayrikişi için uzman yardımı, ucuz fidan temini ve tarıma açılan araziden 10 yıl süreyle vergi alınmaması gibi teşvikler getirilmiştir. Prof. Erten, 1924 yılında İktisat Bakanlığınca bastırılan eserinin sonunda, 1924 tarih ve 407 sayılı yasa ile uygulanma yoluna giren tekliflerinin geliştirilmesi ve uygulanması için Türk ziraatçılarını göreve çağırmıştır. Buradan anlaşıldığına göre, çalışmalarının kitap olarak yayımlanması, bu yasa çıktıktan sonra gerçekleşmiştir. Prof. Ali Rıza Erten, çay konusunu ilk defa bilimsel anlamda ele alıp inceleyen ve Doğu Karadeniz kıyılarında çay yetiştirilebileceğini ilk defa ortaya koyan kişi olarak tarihe geçmiştir. Bu bilimsel çalışmalar olmasaydı, daha sonraki dönemlerde çayı Rize ve çevresinde yetiştirmek için girilen çaba ve uygulamalar ortaya çıkamazdı. Prof. Erten'in çalışmaları, Türk tarımının kuramsal düzeyde ele alındığı ve fikir temellerinin atıldığı ilk aşamasını oluşturmaktadır.
2-ZIHNI DERİN (ZİRAAT MÜHENDİSİ)
Zihni Derin, 1880 yılında Muğla'da doğmuştur. Babası Muğla'nın Kuloğulları ailesinden Mehmet Ali Beydir. 1897'de Muğla İdadisinden, 1900'de Selanik Ziraat Ameliyat Mektebinden, 1904'te Halkalı Ziraat Mektebinden mezun olmuştur. 1905 yılında Aydın ili Orman ve Maden Muamelat Katipliği ile Devlet Memurluğuna başlamıştır. Rodos'ta Akdeniz Adaları (o zamanki adıyla Cezayir-i Bahr-i Sefit) İli Orman Müfettiş Katipliğinde, Gediz ve Simav ilçeleri Orman Müfettiş Vekaletinde bulunduktan sonra, 1907'de aynı ilçelerde Orman Müfettişi olmuştur. İki yıl geçince, Akdeniz adaları ili Orman Müfettişliğine aktarılmıştır. 1909'dan 1912'ye kadar Selanik Ziraat Mektebinde Kimya, Ziraat Sanatları ve Jeoloji öğretmenliği yapmıştır. Selanik'te 1911'de Maide Hanım'la evlenmiştir. İki erkek bir kız çocukları olmuştur. 1914'ten 1920'ye kadar, Zihni Derin Bursa'da Sultani Mektebinde (Lise) ve Kız Öğretmen Okulunda Tabii ilimler okutmuş ve Bursa Milli Eğitim Müdür Vekilliği görevinde bulunmuştur. 1920'de Yunanlıların işgalinden hemen önce Bursa'dan ayrılıp, kara yolundan Ankara'ya gelmiş; Milli Mücadele Hükümetinin kurduğu İktisat Bakanlığında ilk Tarım Genel Müdürü olmuştur. 1924'e kadar bu görevde kalmıştır.
Ankara'da 1921 Nisanında bakanlıklar temsilciliklerinin katıldığı bir komisyon kurulmuştu. Bu komisyona dönemin Ziraat Genel Müdürü olarak İktisat Bakanlığı adına temsilci olarak katıldı. Komisyonda Rize ve çevresinin huzurlu bir yaşama kavuşabilmesi için öncelikle insanların geçimini sağlayacak iş ve çalışma imkanına kavuşturulması gerektiğini ileri sürdü. Komisyon bu görüşü kabul etti ve Zihni Derin'i bölgede inceleme yapması kararlaştırıldı. Zihni Derin 1923 yılında Rize'ye geldi. Eski adı Garal Dağı olan hazineye ait bir bölgede 15 dekarlık arazi fidanlık işine tahsis edildi. Bölgede yaptığı incelemelerde bazı meraklıların Batum'dan dönüşlerinde getirdikleri ve diktikleri gayet iyi gelişmiş çay fidanlarıyla karşılaştı. Rize'de ziraat fen memurluğu yapan İbrahim'i Batum'a göndererek bir miktar gay fidanı ve tohumu ile mandalina çeşitleri getirerek fidanlığa diker. Zihni Derin Batum'a düzenlenen geziye katılır. Batum ve çevresinde Ruslar tarafından kurulmuş olan çay bahçelerini, çay fabrikasını ve Astropikal Bitkiler Araştırma İstasyonu'nu inceleyerek gerekli bilgilerle Rize'ye döner. Beraberinde ay tohumu ve fidanları, narenciye ve bazı meyve çeşitleri, bambu rizomları ve bir Rus bahçıvanı ile Rize'ye gelir. Böylece fidanlık kurulmuştur. Zihni Derin bu Rus bahçıvana fidanlığı emanet eder. Ankara'daki görevine döner. Batum'a sipariş edilen 500 bin tohum fidan haline getirilir ardından halka dağıtılır. Ancak gerek halkın gerek devletin konuya yeteri kadar eğilmemesinden teşebbüs başarısızlıkla sonuçlanır. Zihni Derin, konuya çare bulmak için bir kanun teklifi hazırlar, bakanlık kanalıyla Meclise sunar. Bu tasarı, o dönemin Rize Mebuslarının desteğiyle 6 Şubat 1924 tarih ve 407 sayılı kanunlaşır ve "Rize Vilayeti ile Borçka Kazasında; Fındık, Portakal, Limon, Mandalina, Çay Yetiştirilmesi Hakkındaki Kanun" adıyla yürürlüğe girer. Zihni Derin, sonraki 10 yıl boyunca tekrar öğretmenlik mesleğine döner. 1927'den 1929'a kadar İstanbul Erkek Öğretmen Okulunda, Nişantaşı Kız Ortaokulunda, Vefa Ortaokulunda, İstanbul Erkek Lisesinde Kimya ve Tabii İlimler Öğretmenliği yapmış, bu arada Halkalı Ziraat Mektebinde ders vermiştir. Öğretmen arkadaşlarının anılarına göre; her kır gezisinden cepler dolusu bitki örnekleriyle döner ve laboratuarda incelemeler yapar. Pancardan şeker çıkanır, çeşitli yağlardan da sabun yapardı. 1930'da Ankara Ortaöğretmen Okulunda Tabii İlimler Öğretmenliğine atanmış, bir yandan da aynı okulda Müdür Muavinliği görevinde bulunmuştur. 1932-1936 yıllarında Gazi Terbiye Enstitüsü, İsmet Paşa Kız Enstitüsü ve Gazi Lisesinde Tabii İlimler, Fizik ve Biyoloji Öğretmeni olarak çalışmıştır. 1936'da Trakya'da İkinci Umumi Müfettişlik Ziraat Müsavirliğine atanır. 1937'de Tarım Bakanlığı Baş Müsavirliğine atanır. 1938'de Rize ve çevresinde kurulacak Zirai Teşkilat'ın koordinatörlüğü görevi kendisine verilir. Zihni Derin uzun yıllardan sonra tekrar Rize'dedir. Fidanlıkta bulunan iki ahşap evden birinin üst katındaki bir odaya yerleşmiş, alt kattaki oda laboratuvar olarak kullanıma hazırdır. 1924 yılında Batum'dan getirdikleriyle oluşturduğu bahçeyi ve parselleri gezerken; çeşitli süs bitkilerinin, mandalina, greyfurt, ağaçkavunu, portakal, limon, bambu ve diğer meyvelerin küçük çaplı parsellerde yetiştirildiği birkaç yüz fidandan oluşan küçük bir çay bahçesinin gayet güzel yetişmiş ve sağlıklı görmenin onu mutlu ettiğini ifade etmiştir. 1946 yılı Ağustos'unda Zihni Hoca bölgeye yerleştirilen çay tarımının mutlu dönemini yaşamakta ve onun sıcak heyecanını gönül rahatlığı içinde duymakta iken, yaş haddi nedeniyle emekli olduğu haberi geldi. Emeklilik onun bu bölgede bulunması için bir engel değildi. Tarım Bakanlığı kendisine anlaşmalı bir kadro tahsis ederek Bakanlık Koordinatörlüğü görevini verdi. Zihni Hoca artık Ankara'daydı. Yılda birkaç defa Rize'ye gelerek çalışmalarına devam etti. 5-6 yıl boyunca da bu görevini sürdürdü. 1950 seçimlerinde Zihni Derin, Rize'de bağımsız milletvekili adayı olmuştu. Zihni Hoca'nın siyasetle hiçbir ilgisi yoktu. Fakat kendisini çok seven Rizeliler onun parlamentoda Rize'yi temsil etmesini isteyerek ısrarlı tekliflerde bulunuyorlardı. Zihni Hoca da Meclise girerse Doğu Karadeniz bölgesine ait sorunları dile getireceğini ve bölgenin çeşitli yönlerden kalkınması için çaba sarf edebileceğini düşünerek "peki" demişti.
Zihni Hoca Rize'de seçim propagandasına ikna... Sadece seçim pusulası bastırarak seçime katılmıştı. Farklı bir havada yapılan seçim sonunda bütün popülaritesine rağmen seçilemedi. 1964 yılı Ağustos ayına gelindiğinde ay bitkisinin bilinçli olarak Rize toprağına dikilmesinin 40. Yıl kutlamaları doğrultusunda bazı bakanlar, Çalışma Bakanı Bülent Ecevit ile birlikte Zihni Derin'i davet edildi. Gece 21:00 sularında Rize'ye ulaşarak fabrika misafirhanesine yerleşti. Sabah erken saatlerinde Zihni Hoca kalkıp etrafa bakarken, idealinin gerçekleştiğini görmekten heyecan ve duygusallık yaşadı. Rize merkezindeki tören yerine gitmek üzere hazır beklerken valinin otomobili göründü. Çalışma Bakanı Bülent Ecevit, "Birlikte gidelim" diyerek Zihni Derin'i valinin arabasına aldı. Tören yerine geldikten sonra, Zihni Hoca arabadan indi, arabanın arkasından geçerken şoför arabayı geriye sürdü, Hoca'ya çarpıp ve onu yere düşürdü. Zihni Derin hemen hastaneye kaldırıldı. Röntgen çekiminden sonra, kalça kemiğinin kırıldığı anlaşılarak, ameliyat için Ankara'ya dönmesine karar verildi. Trabzon'da öğle sonu uçağı ile Ankara'ya ulaştırıldı. Havaalanında oğlu Haldun Derin ve kızı Melahat Hanım tarafından karşılandı. Ankara Hastanesine yatırıldı. Hemen ameliyata alındı. Ameliyatı takip eden günlerde ağrıları hafifledi. Taburcu olup evine döndüğünde koltuk değneği kullanarak yürümeye başladı. Ziyarete gelenlere "Bir aksilik oldu, geçer" diyordu. Ankara'da üçbuçuk aylık bir tedaviden sonra eski sağlığına kavuştu. Bilahere 25 Ağustos 1965'te Ankara'da vefat etti. 1969 yılında TÜBİTAK bu değerli mücadele adamına bir Hizmet Ödülü vererek adını ölümsüzleştirdi.
3-SEVKET RESAT HATİPOĞLU (PROFESÖR)
Sevket Rasit Hatipoğlu 1898 yılında İzmir, Menemen'de doğdu. Berlin Yüksek Ziraat Okulunu bitirmiş ve Leipzig Üniversitesinde ihtisas yapmıştır. 6. Dönem Afyon, 7 ve 8. Dönem Manisa milletvekilliği yapmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı görevinde bulunmuştur. Rize'de, merkez çay ve narenciye fidanlığında çay üretimine devam edilmekte, fakat daha ileri gidilememekte ve gaycılıkta bir duraklama dönemi yaşanmaktadır. Çaycılığın bu duraklama döneminden kurtarılarak daha ileri götürülmesi, 1933 yılında T.C. Hükümeti'nin ekonomide "kendi kendine yetme" ilkesini kabul etmesiyle mümkün olabilmistir. Hükümetin bu kararı ile tüketim ihtiyacı olan gıdanın ülke içinde üretilmesi abaları yeniden gündeme gelmiştir. Bu amaçla, sıcak ülkeler bitkilerinin yurt içinde üretilmesi istenmiş ve Tarım Bakanlığı da, daha önce Endonezya'nın Cava adasında çalışmış Dr. Tengwall adlı bir İsveçliyi uzman olarak görevlendirmiştir. Rize'yi de ziyaret eden ve buradaki narenciye fidanlığında çay yetiştirildiğini de gören Dr. Tengwall, incelemelerinin sonunda bir rapor hazırlayarak vermiştir. Daha önce Prof. Ali Rıza Erten'in tespit ettiği; Rize'de ay yetiştirilebileceği bilgisini tekrar etmekle yetinen ve raporunda aya çok az. yer veren uzman, Antalya'da bir istasyon kurulmasını sağlayarak burada; kahve, muz ve hurma gibi bitkileri yetiştirme denemelerine girişmiştir.
Muhlis Erkmen'in 1935 yılında gerçekleştirdiği Doğu Karadeniz gezisi, çaycılığın ülkemizdeki yeniden canlanması için önemli bir dönemeç oldu. Bu gezi, bölgenin doğal, ekonomik ve sosyal koşullarını inceleyerek, çaycılığın gelişimi için planlı ve programlı bir yol haritası oluşturmayı amaçlıyordu. Gezi sonucunda, çayın ülke ekonomisindeki önemi ve potansiyeli belirlendi ve bu konuda ilmi bir araştırma yapılması kararlaştırıldı.
Tarım Bakanı Erkmen'in talimatıyla, çay üzerine araştırma yapmak üzere Prof. Dr. Sevket Rasit Hatipoğlu görevlendirildi. Hatipoğlu, daha önceki çalışmalardaki eksiklikleri göz önünde bulundurarak, çayın bütün yönleriyle ele alınmasını tercih etti. Çayın doğal ve ekonomik koşullarını Rize'de inceledi, çay tüketimiyle ilgili konuları ülkenin çeşitli bölgelerinden araştırdı ve daha önce yapılan çalışmaları değerlendirdi. Özellikle Prof. Ali Rıza Erten'in çalışmalarından da yararlandı.
Hatipoğlu'nun araştırmaları sonucunda ortaya çıkan "Türkiye'de Çay İktisadiyatı" adlı eser, çayın sadece tarımsal bir sorun olmadığını, aynı zamanda işlenmesi, ticareti ve tüketimiyle ekonomik bir konu olduğunu vurguladı. Bu çalışma, çay üretimini tek boyutlu değil, tüm yönleriyle ele alan ilk çalışma olması bakımından büyük önem taşıyordu. Hatipoğlu, çayın ülkemizde yerleşmesinin neden başarılı olamadığını analiz ederek, gelecek adımlar için önemli bir yol haritası çizdi.
Prof. Hatipoğlu, çaycılık faaliyetlerindeki başarısızlığın temel nedenlerini iki ana madde halinde açıkladı:
- Çay konusunun bütünsel olarak ele alınmaması ve enerjinin yalnızca belirli bir bölümüne odaklanılması.
- Başlatılan işin sürekliliğinin sağlanamaması ve zamanla ihmal edilmesi.
Hatipoğlu, çözüm önerilerini teknik ve ekonomik olarak iki ana başlık altında topladı:
Teknik Sorunlar:
- Bilgi eksikliğinin kısa süreli pratik kurslar ve yayınlar aracılığıyla giderilmesi.
- Eleman yetiştirme konusunda yerel yetişmiş insan gücünün kullanılması ve gerektiğinde yabancı uzmanlardan faydalanılması.
- Özel bir devlet teşkilatının kurulması ve çay araştırma enstitüsü oluşturulması.
- Çay yetiştirme ve işleme tesislerinin kurulması.
Ekonomik Sorunlar:
- Çaya vergi muafiyeti sağlanması.
- Gaye kuracaklara uzun vadeli düşük faizli kredi ve kooperatiflere fabrika kurmaları için sermaye sağlanması.
- Yerli çayın korunması ve teşvik edilmesi.
- Devlet müesseselerinde yerli çay kullanımının teşvik edilmesi ve sürdürülebilir bir satış politikasının benimsenmesi.
Hatipoğlu'nun çözüm önerileri, çaycılık faaliyetlerinin yeniden canlanması ve sürdürülebilir hale gelmesi için önemli bir rehber niteliği taşıyordu. Bu öneriler doğrultusunda Tarım Bakanlığı'nda çeşitli çalışmalar yapıldı ve çaycılığın yeniden canlandırılması için adımlar atıldı.
4- ASIM ZİHNİOĞLU
Asım Zihnioğlu, Türk çaycılığına ve Doğu Karadeniz bölgesine adanmış bir kişiydi. Memuriyeti boyunca ve emekliliğinden sonra bile çaya olan tutkusu ve ilgisi devam etti. Onu en son 1985 yılı Haziran ayındaki çay sempozyumunda gördüm. Sohbetlerimizin çoğu çaycılık üzerineydi. En etkileyici yanı, ilerlemiş yaşına ve emekliliğine rağmen aya olan büyük ilgisi ve heyecanıydı. Özellikle dikkatimi çeken nokta, sempozyum boyunca hiç sıkılmadan, ilgisinin azalmadan aynı heyecanla sempozyumu takip etmesiydi.
Asım Zihnioğlu'nun çay üzerineki çalışmaları ve katkıları büyük önem taşıyordu. İlk çay fabrikasının kuruluşunda görev aldı ve çayın işlenmesi için atölyelerin genişletilmesine öncülük etti. Ayrıca, çayın tanıtımı için çeşitli çalışmalar yaptı ve ürünün niteliğini ortaya koydu.
Doğu Karadeniz'deki sosyoekonomik durumu anlatırken, bölgenin engebeli arazisi ve sık yağışları nedeniyle tarımın zor olduğunu belirtti. İnsanlar genellikle kahve tüketirken, çayın yaygın olmadığını ve üretim hakkında bilgi sahibi olmadıklarını ifade etti. Ancak, bölge insanlarının doğal olarak yaşama ve dayanma yeteneklerinin yüksek olduğunu ve ekonomik zorluklara rağmen onur ve haysiyetlerini koruduklarını vurguladı.
Çay Enstitüsü'nde uzun yıllar yöneticilik yapması ve çay imalatını gerçekleştirmesi, Zihnioğlu'nun çaya olan katkısının büyüklüğünü gösteriyordu. İlk çay imalatını Zihni Derin Hoca ile gerçekleştirdi ve çayın üretimi ve işlenmesi için atölyeler kurdu. Çayın tanıtımı ve üretiminin artırılması için çeşitli çalışmalar yaptı ve böylece Türk çaycılığının gelişimine önemli katkılarda bulundu.
Asım Zihnioğlu'nun çaycılığa ve Doğu Karadeniz'e olan katkıları büyük takdir ve saygıyı hak ediyor. Onun gibi tutkulu ve özverili insanlar sayesinde Türk çayı dünya çapında tanınmış ve sevilen bir ürün haline gelmiştir.
Kaynak: Çaya Gönül Verenler, Dr. Muharrem Öksiz, Çaykur Dergisi, Sayı:8, 1987