Fırtına Vadisi Kültürel Değerleri

Fırtına Vadisi Kültürel Değerleri

Fırtına Vadisi'nin Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapısı

Kültürel Çevre ve Folklor

Söylenceler (Efsaneler)

  • Hala Deresi Efsanesi: Sevdiğine kavuşmak için dereyi geçmek isteyen Hala isimli bir kadının derenin azgın sularına kapılıp ölmesine ve o günden sonra Ayder Deresi'nin Hala Deresi, köyün ise Hala Köyü adını almasına dayanmaktadır.
  • Cazı (Cadı) Babaanne: Doğumlarının ardından iki gün içinde ölen üç çocuğunun aslında bir cadı tarafından öldürüldüğüne inanılan bir efsanedir.


Batıl İnançlar

  • Köpek uluması yakın civarda birinin öleceğini işaret ettiği için uluyan köpeğe "kendi etini ye" denmesi.
  • Evin önünde bir kuşun ötmesinin hayırlı bir habere yorulması.
  • Çocukların süt dişinin sökülmesinin ardından yenisinin erken gelmesi için besmele çekilerek dama atılması.
  • Hamur yoğurulması sırasında bir parça hamurun dışarı sıçramasının misafir geleceğine yorulması.


Halk Oyunları

  • Temel halk oyunu olarak görülen horon, yaklaşık 25 ayrı ahenk ve figürü ile adeta yemek gibi yaşamın ayrılmaz bir parçası durumundadır.
  • Horon, tulum adı verilen çalgı eşliğinde daire şeklinde oyuncuların el ele tutuşmasıyla oynanır.
  • Horonun başlıca çalgısı olan tulum ise; Kafkasya'dan geldiği söylenen ve genellikle oğlak derisinden yapılan üflemeli bir çalgıdır.


Yaylacılık Etkinlikleri

  • Yaylacılık tüm Doğu Karadeniz'de olduğu gibi Çamlıhemşin'de de geçmişten günümüze kadar ulaşan ekonomik bir etkinliktir.
  • Son yıllarda toplumun ekonomik ve sosyal değişimlerinin de etkisiyle yeni geçim kaynaklarının oluşması ve göç nedeniyle yaylacılık, ekonomik bir aktiviteden sosyal ve turistik bir etkinliğe dönmüştür.
  • Yayla göçü öncesi yapılan çalışmalar mevsimsel durumla çok ilgili bulunmaktadır.
  • Yaylaya çıkış zamanı, genellikle çıkılacak olan yaylanın yüksekliğine bağlı olarak değişmekle birlikte Kaçkar Dağları'nda bulunan yaylalar için 15 Nisan tarihinden itibaren başlamaktadır.
  • Yayla yaşamında göze çarpan belirli bir işbölümü olmasına rağmen Karadeniz'in diğer yörelerinde olduğu gibi günlük işlerin ağırlıklı bölümü kadınlar tarafından yapılmaktadır.
  • Yayla şenlikleri yayla yaşamının önemli bir parçasıdır. En geleneksel ve en sistemli olanları Rize yaylalarında özellikle de Çamlıhemşin yaylalarında yapılmakta olan "Vartavor" ve "Hodoç" şenlikleridir.


Giyim Kuşam Özellikleri

  • Hemşin Yöresi kadın giysileri, zamanla içerisinde farklı çizgiler kazanmış olmakla birlikte temel özelliklerini yakın yıllara kadar korumuştur.
  • Dizlik, gömlek (köynek), bellik (etek), yelek, önlük (koknoç), horosan kuşağı, puşi, ve gönden (çarık) oluşan geleneksel giyim artık neredeyse terkedilmiş ve sadece "baş bağlama" değişmeden günümüze ulaşabilmiştir.
  • Erkek giyiminde ise herhangi bir geleneksel yerel giysi bulunmamaktadır.


Yemek Kültürü

  • Yöresel yemek kültürü geleneksel kültürün en önemli parçalarından birini oluşturmaktadır.
  • Mutfak zenginliği, yöreye gelen ziyaretçiler için önemli bir çekicilik unsurudur.
  • Yemeklerin yapılışı ve kullanılan malzemeler aynı zamanda o yörenin ekolojisi, iklimi ve sosyo kültürel özellikleri hakkında da bilgi vermektedir.
  • Rize yöresi ve araştırma alanına özgü yemek çeşitleri şunlardır: mısır ekmeği, fasulye çorbası, hopi (içiyle birlikte kurutulmuş fasulye) çorbası, kabak çorbası, arpa çorbası, fasulye tavalısı, turşu kavurma veya turşu tavalısı, pazı tavalısı veya pazı kavurması,

Kaynaklar

  1. yaylaturizm.blogspot.com/2018/12/dogu-karadenizde-yayla-ve-yaylacilik.html

 


FIRTINA VADİSİNİ KÜLTÜREL DEĞERLERİ
 

 


Zilkale:
Dört katlı olduğu duvardaki hatıl izleri ve kiriş deliklerinden anlaşılmaktadır. Duvarlar üzerinde güneydoğu (vadi) yönünde kemerli pencereler, diğer taraflarda mazgal delikleri bulunmaktadır. Duvarlar içerisinde dikey uzanan boru yuvaları belki de kapanmış sarnıçlara su akıtıyordu.

Kalenin kesin yapılış tarihini belirtecek veriler yoktur. Mimari unsurlar da buna olanak vermemektedir. Bryer kalenin Trabzon Komnenosları zamanında  (14-15.  yüzyıl)  yerel  derebeyleri  tarafından  yapılmış olabileceğini belirtmektedir (Karpuz, 1992). Bu konuda Sinclair (1989), kalenin ortaçağa veya Osmanlı dönemine ait olduğunu bildirmektedir.

Osmanlıların bölgeyi fethinden sonra kale kullanılmaya devam etmiştir. 16. yüzyıl başlarında hazırlanan tahrir defterinde kalenin adı Kale-i Zir (Aşağı Kale) olarak geçmektedir.

İç kalede bu kule yakınındaki yıkıntılar ve kaçak kazı yerlerinden iki el topu bulunarak Trabzon Müzesi'ne getirilmiştir. Bulunan iki el topu 1979 yılında Trabzon Müzesi'ne 440 (79-1-1) ve 441 (79-1-2) numaralarla envantere kayıt edilmiştir. Pirinçten döküm olarak yapılmış ve birbirinin benzeri olan topların  uzunlukları  26  cm  namlu  iç  çapları  ise  4-4.5  cm’dir.  Gövde üzerinde arkada ateşleme deliği bulunmaktadır. 441 nolu topun gövdesi ve namlusu üzerinde yedi süs halkası bulunmaktadır. Bu toplar Osmanlı dönemine tarihlendirilmektedir (Karpuz, 1992).

Kale  ve  kurulu  olduğu  alan  Kültür  ve  Turizm  Bakanlığı  tarafından “1. Derece Arkeolojik Sit” alanı ilan edilmiştir.

 


Kale-i Balâ (Yukarı Kale, Varoş Kale):
Literatürde Varoş Kale adı ile de anılan kale, Hisarcık Köyü sınırlarında, Çamlıhemşin İlçesi’nden yaklaşık 40 km uzaklıkta bulunmaktadır. Eski dönemlerde çevresinde bazı kışlakların yer aldığı Kale-i Balâ, Tatos Geçidi yakınlarında Fırtına Deresi Vadisi’ne hakim tepede kurulmuştur. Mimarisi ve işçiliği  kalenin  ZilKale  ile  aynı  dönemde  yapıldığını  vurgulamaktadır (Karpuz, 1992). Sinclair (1989); kaleyi ortaçağ dönemi yapısı olarak nitelendirmekte ancak ait olduğu kültür hakkında bilgi vermemektedir.

 

Ortalama uzunluğu 70 m, genişliği 40 m olan yapı, dikdörtgen tabanına sahip, batısı dere tabanına bakan yamaç, doğu, güney ve kuzeyi sarp kayalık bir arazi üzerindedir. Giriş kapısı kuzeybatıdadır (Sinclair, 1989). Bugünkü  durumu harabe  olan  kalenin  duvar  kalınlıkları  0,5-1,5  metre arasındadır. Kayıtlara göre Kale-i  Balâ, 16.  yy.  başlarında yaklaşık 40 askerin görev yaptığı bir nokta konumunda bulunmaktaydı.
Yukarı Kale (Kale-i Balâ) çalışma alanında yer alan iki adet 1. derece arkeolojik sit alanından biridir.

Elevit Kalıntıları:
Elevit Yaylası’nın hemen yukarı bölümlerinde bir kilise olduğu rivayet edilmektedir. Halk bu bölümden “kilise mevkii” adıyla söz etmektedir. Kurulu olduğu bölümde bir su kaynağı ve çok az miktarda kesme taşlar bulunmaktadır. Hemen alt bölümünde ise tarım yapıldığı izlenimi veren teraslar bugün bile belirgindir. Konumsal olarak değerlendirildiğinde  aynı  anda  Tirovit,  Hacıvanak  ve  bunların  birleşip devam ettiği Elevit vadilerinin üçünü birden gören hakim bir noktadadır. Ayrıca  kimi  kaynaklar  Elevit  Yaylası’nda  ünlü  bir  manastırdan  söz etmektedir  (Aşıt, 1996).  Aziz  Haçik  Manastırı  muhtemelen  Haçivanak (vanak: yerleşim,yayla) Yaylası’na da adını vermiştir. Başka bir kaynak ise Haçıvanak (Haçevanak) adının “küçük haç manastırı” olarak açıklamaktadır (Nişanyan ve Nişanyan, 2001). Ancak  yerel halk “vanak” kelimesini toplu yerleşim yerlerini tanımlamak için örneğin “bizim vanak yüz evden oluşur” şeklinde kullanmaktadırlar. Bu bilgiler değerlendirildiğinde Haçıvanak Yaylasının Haçik Manastırı’nın ve Elevit yerleşiminin -bugün olduğu gibi- bir yaylası olduğu düşüncesi daha ağır basmaktadır.

 

Şenköy Camisi:
Son derece eğimli bir arazide yapılmıştır. İki katlı bir camidir. Zemin kat taş duvarlı,  esas  kat  bütünüyle  ahşaptır.  Geniş  saçaklı  olan  caminin  dört omuzlu kiremit kaplı bir çatısı vardır. Yaklaşık olarak 6.5 m x 5.5 m boyutlarındaki caminin zemin katı zamanında medrese-mektep olarak kullanılmıştır. Ahşap süsleme sadece mahfil korkuluğunda ve minberde görülür. Nakış ve kalem işi süslemeler sadedir. Cami 1900 yılında köy halkı tarafından yapılmıştır (Karpuz, 1992; Anonim, 1998).

Şenyuva Güney Mahalle Camisi:
Çalışma alanının hemen dışındaki Şenyuva Köyü’nde bulunmaktadır. Eğimli bir arazide kurulmuş, iki katlı, kesme taş duvarlı, kırma çatılı bir yapıdır. 9.yüzyılın sonlarında yapılmıştır. Zemin kat medresedir ve ahşap olarak bölüntülere sahiptir. Girişin üzerinde ahşap mahfil yer alır. Cami süsleme bakımından zengin değildir. Kesin yapılış tarihi bilinmiyor. Batı tarafındaki çeşme üzerinde 1309 (1891) tarihi okunmaktadır. Cami de bu yıllarda yapılmış olmalıdır.

Ülküköy Koç Heykeli:
Bu heykel çalışma alanı yakınlarında bulunan Çamlıhemşin İlçesi Ülküköy Camialtı Mahallesi’nde eski mezarlık mevkisinde 3 parça halinde (kırık) bulunmuştur. Yaklaşık 1.30 m uzunluğunda 45 cm yüksekliğindedir. Geçtiğimiz yıllarda Rize Müzesi’ne getirilerek 201 numara ile envantere kaydedilmiş ve bahçede sergilenmeye başlanmıştır (Karpuz, 1992). Ancak burada heykelin kafa bölümü bulunmamaktadır. At, koyun ve koç heykelleri Orta Asya kaynaklıdır. İslam öncesi dönemde Türkler tarafından mezartaşı olarak kullanılmıştır. Bu gelenek İslami dönemde de devam etmiştir.

Şenyuva Köprüsü:
Çalışma alanı yakınında ve milli parkın girişine 7 km mesafede bulunmaktadır. Eski  adıyla Cinciva  Köprüsü bölgenin  yaygın taş köprülerinin en büyüklerinden birisidir. Tek bir kemerle Fırtına Deresi geçilmiştir. Ayrıca korkuluk duvarı tamir edilerek üzerine demir bir kısım eklenmiştir. Köyün yaşlı kişileri köprünün 1699 tarihli bir kitabesinin 1946 yılındaki  selde  kaybolduğunu  belirtmektedirler.  Bu  bilgiye  göre  yapı bölgenin en eski köprülerinden biridir. Batı ayağının kaynak (menba) yönünden bir koruma duvarı bulunmaktadır. Kuzeybatı tarafında ise eski bir mezarlık vardır. Bu mezarlıkta sanat değeri yüksek eski mezar taşları bulunmaktadır.

Çat Köprüsü:
Çalışma alanını içinde Çamlıhemşin bölümündeki tek kemer köprüdür. Çat- Elevit yolu 2. km üzerinde bulunmaktadır. Yapılış tarihi hakkında bilgi yoktur. Ancak en az yüz yıllık olduğu tahmin edilmektedir.

Geleneksel Mimari ve Konaklar:
Çamlıhemşin ve civar yerleşimlerde bulunan tarihi konaklar son derece önemli bir kültürel miras olarak dikkati çekmektedir. Özellikle Konaklar (Makrevis) Mahallesi’nde bulunan bu evler oldukça etkileyici ve sağlam bir durumda bulunmaktadır. 1. dünya savaşından önce Rusya’da kazanılan paralarla inşa edilen bu konakların temel özelliği dış cephelerde ağırlıklı olarak taş malzeme kullanılarak yapılması ve bu malzemenin iç mekanda yerini tamamen ahşaba bırakmasıdır.

 

Bazı konaklarda alt katta tamamen taş kullanılıp üzerine dolma taş tekniği ile ahşap-taş bileşimi oturtulmuş, kimi konaklarda da üst katlar boğaz geçme tekniği ile tamamen ahşaptan yapılmıştır. Ancak bu evlerin mutfak bölümlerinde kemerli taş ocaklar inşa edilmiştir.Büyük konaklarda ise her odada ayrıca duşluk   ve çok güzel taş işlemeli şömineler görülmektedir. Böyle büyük konakların alt katında ise çok güzel inşa edilmiş at ve inek ahırları vardır. Bu bölümlerin tavan ve duvarlarının genelde eski tip pres tuğla ya da taş ile kaplı olduğu görülmektedir.

 

  1. Derece Arkeolojik Sit Alanları

 

Kale-i Bala (Yukarı Kale,Varoş Kale) ve Zilkale (Kale-i Zir, Aşağı Kale) ve çevresinde kalan yerler Kültür ve Turizm  Bakanlığı, Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 19.5.1998 Tarih ve 3148 sayılı karar ile I. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilmiştir. Bu yerler, korumaya   yönelik   bilimsel   çalışmalar   dışında   aynen   korunacak   sit alanlarıdır. Çalışma alanı içerisinde bulunan iki adet I. derece arkeolojik sit alanı toplam 20 ha (Zir Kale: 6 ha + Kale-i Bala: 14 ha) büyüklüktedir.

 

 

 

  1. Derece Doğal Sit Alanı

 

Çalışma alanının bir bölümü olan Ayder Yaylası, Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 27.6.1992 gün ve 1404 sayılı kararı ile I. derece doğal sit alanı olarak tescil edilmiştir. Ayder yayla yerleşiminin de içinde bulunduğu yaklaşık 555 hektarlık bölüm I. derece doğal sit alanı olarak ilan edilirken, bu alanın tam ortasındaki Ayder Yayla Merkezi içinde I., II. ve III. derece doğal sit olarak ayrılmış yaklaşık 55 hektarlık bir bölüm daha vardır.

 

Alanın önemli bir bölümü ise, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 19.5.1998 Tarih ve 3148 sayılı karar ile I. derece doğal sit alanı olarak tescil edilmiştir. Sit alanları ile ilgili geçiş dönemi yapı şartları 29.5.2000 tarih ve 3789 sayılı Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararıyla aşağıdaki şekilde belirlenmiştir. Buna göre bu yerler; kesin Yapılaşma yasağı getirilmiş alanlardır. Bu alanlarda özgün doğal yapıyla bütünleşen ahşap ve taş köy ve yayla evleri korunacaktır. Bitki örtüsü, topoğrafya, silüet etkisini bozabilecek tahribata yönelik hiçbir eylemde bulunulmayacaktır.

 

Vadinin büyük bir bölümü en son ilan edilen bu I. derece doğal Sit alanı sınırları içindedir. Doğal sit olarak tescil edilmiş olan alan 56.500 hektardır.

 

  1. Derece Doğal Sit Alanları

 

Yukarıda belirtilen Kurul Kararları uyarınca bu alanlarda turizm tesisleri ile hizmete ve yöre halkının yaylacılık faaliyetlerine yönelik yöresel mimariye uygun yapılaşmalara gidilebilir.

 

iki adet II. derece doğal sit olarak belirlenmiş alan bulunmaktadır. Bunlardan biri Kültür ve Turizm Bakanlığı, Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Tarafından 19.5.1998 Tarih ve 3148 sayılı karar ile II. derece doğal sit alanı olarak tescil edilmiştir. Bu sahanın sınırları şöyledir: Kavron Vadisi’nin bir bölümünden oluşan II. derece doğal sit alanı, çalışma sahasının doğusunda bulunmaktadır. Alanın batı sınırlarını Kavron buzul vadisinin silsileleri oluşturmaktadır. Doğu sınırı Yukarı Kavron yaylasının 500 m kadar güneyi olan sahanın doğu sınırı da Kavron vadisinin tepelerinden geçmektedir. Kuzeye doğru giden ve Aşağı Kavron yaylasını da içine alacak şekilde Galerdüzü’ne kadar saha yaklaşık 1200 hektarlk bir alan kaplamaktadır.

III. Derece Doğal Sit Alanları
III. derece sit alanları da Kültür ve Turizm Bakanlığı, Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 19.5.1998 Tarih ve 3148 sayılı kararı ile tescil edilmiştir.

Tüm bu sit alanları ve korunan alanlar son beş yılda bir çok statüsel değişikliğe uğramıştır. Şu an yeni imar planları ve koruma gelişme sahaları planları yapılmaktadır. Bilgiler güncelliği değişebilecektir.