Gümüşhane Bilinmeyen Rotaları

Gümüşhane Bilinmeyen Rotaları

Gümüşhane Bilinmeyen Rotaları

Zigana Kış Turizm Merkezi:

Bölgenin en ünlü kayak merkezi olan Zigana’da
Aralık-Nisan ayları dönemindeki kayak sezonu boyunca kar kalınlığı yaklaşık 100-150 santimetre civarındadır. Kayak merkezinde uzunluğu 661 metre ve kişi/saat kapasitesi 843 kişilik bir adet teleski ile bir adet babylift tesisi bulunmaktadır. Ortalama eğimin % 20’ye ulaştığı pist, hem profesyoneller hem de yeni başlayanlar için uygundur. Yükseklik skalası 1900-2500 metre arasında değişen bölge, ormanlar ve alpin çayırlıklarla kuşatılmıştır. Kayak merkezinin güneyine konumlanan Gavur Dağları, açık havalarda müthiş bir görsellik sergiler.  

Limni Gölü Tabiat Parkı:
Gedik ve Kaban tepelerinin batısındaki Büyükdüz Sırtı yamaçlarında yer alan Limni Gölü, bir set gölü. 2100 metre yüksekliğe konumlanan bu şirin göl, Torul ilçesi Zigana köyü Saranoy Yaylası sınırları içerisindedir. Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü tarafından 2006 yılında A tipi mesire alanı, 2011 yılında ise Tabiat Parkı ilan edilen alan, zengin flora ve faunası ile dikkat çekiyor. Orman yeşilliğinin sarmaladığı bir ortamda bulunan göl kıyısına, doğa dokusuna uygun bir konaklama tesisi inşa edilmiş. Gümüşhane il merkezine 41 kilometre mesafedeki Limni Gölü’ne, Zigana Kış Turizm Merkezi üzerinden stabilize bir yolla ulaşmak mümkündür. Araçlarına güvenenler ise Zigana köyünden kuzeye uzanan kısa toprak yolu tercih edebilirler.

Karaca Mağarası:
Gümüşhane kent merkezine 17 kilometre uzaklıktaki Torul ilçesi Cebeli köyü Karaca Mahallesi’nde bulunan mağara, Bozbent Dağı eteklerinde yer alıyor. Doğa ananın sanatçı titizliğiyle milyonlarca yıl işleyerek oluşturduğu bu başyapıt, sadece Gümüşhane’nin değil Türkiye Mağara Turizminin de en önemli destinasyonlarından biri. 

Karaca Mağarası 150 metre uzunluğunda ve özellikle damlataş oluşumları bakımından çok zengin. Islak koridorlar ve ahşap platformlarda ilerlerken bu loş serüveni sarkıtlar, dikitleri, sütunlar, org desenli duvarlar, bayrak şekilleri, mağara çiçekleri, filkulakları, traverten havuzları ve mağara gülleri süslüyor. Yatay olarak ilerleyen mağara, elips şeklindeki beş salonun birleşmesinden meydana geliyor. Işıklandırma ve ahşap yürüyüş bantlarıyla turizme kazandırılan mağaranın 3 numaralı salonunda bir göl yer alıyor. Ortalama tavan yüksekliği 18 metre olan Karaca, yüksek oksijenli havasıyla astım hastalıklarına iyi gelmektedir.


Krom Antik Kenti:
Hem tarih hem doğa anlamında ilgi çekici bir vadi. Derin bir koridorda uzanan Cehennem Vadisi, kayalıklarla çevrili sarp vadiler, çıplak yüksek tepeler ve yöreyi yansıtan otantik köyler arasında sıra dışı bir yolculuk. Gümüşhane-Torul yolunun 11. kilometresindeki tabelanın yönlendirmesiyle sağa dönmek ve yaklaşık 27 kilometre yol almak gerekiyor. İlk sapakta Karaca Mağarası tabelasını göreceksiniz. Bir sonraki kavşak noktası sizi sola Cebeli (Harava) köyü Meryemana Manastırı’na yönlendirecek. Yol üzerinde Çengelli ve Kuşçu kiliselerini görebilirsiniz. Manastır ziyareti sonrası tekrar ana yola dönerek Cehennem Vadisi girişine erişeceksiniz. Soldaki küçük vadi, Atalar (Zimera) köyündeki kiliselere yol almaktadır. Fresklerin hala belirgin biçimde günümüze ulaştığı Aydınlar (Muzaras) Kilisesi için fazladan 7 kilometreyi göze almanız gerekmektedir. Görsel açıdan etkileyici Cehennem Vadisi çıkışında, bu kez solunuzda Uğurtaşı (İstavri) köyünün bulunduğu başka bir vadiyle karşılaşacaksınız. Gürül gürül akan dere eşliğindeki yolculuk esnasında Bagava başta olmak üzere kemer köprü ve kiliseleri ziyaret edebilirsiniz. Ana güzergahı izlemek için Uğurtaşı sonrası geriye dönmek ve Yağlıdere köyünü geçerek Krom Antik Kenti tabelasından sola yönelmeniz gerekmektedir. Vadi içinde yer alan 15 kilise ve şapel, iki kemer köprü, kale, iki değirmen ve taş işçiliğine hayranlık duyacağınız eski evlerden oluşan Krom Antik Kenti kalıntıları, zahmetli yolculuğunuza değecektir. Haritalarda Bulut Yaylası olarak geçen Krom (Şamanlı) bölgesi; Mancandanos, Çayıroğlu (Ulivena), Gavanak, Düzce (Alikinos), Muhara, Sarıoğlu, Evlice (Nanak), Başkapı (Loriya) mahallelerinden oluşmaktadır.

Maden açısından zengin olan bölge, antik dönemden beri insanların ikamet ettiği tarihi göç yolları üzerinde yer alıyor. Osmanlı egemenliği altında 16. yüzyılda Müslüman olan bazı Rum vatandaşlar yaklaşık 200 yüzyıl boyunca, evlerinin altına ibadethane yaparak gizliden gizliye Hıristiyan inancını sürdürmüşler. Yunancada Krifi (gizli) ismiyle anılan bu topluluk, 1857 yılında verilen yasal hakları kullanarak tekrar Hıristiyan olduklarında ise çok sayıda kilise inşa etme gereğini duymuşlar. Yaklaşık elliye yakın kilise ve şapelin bulunduğu bölge, bir tarihi açık hava müzesi görünümündedir. Birçoğu ıssız tepelerin üzerinde yükselen kiliseler, birbirleriyle göz teması içerisindeler. Hemen hemen hepsinin mimari stilleri ve süsleme tarzları farklıdır.

İmera Manastırı:
Gümüşhane’nin günümüze en iyi durumda kalan tarihi eserlerinden biri olan İmera Manastırı (St. Jhon Prodromus), 1710 yılında kadınlar manastırı olarak kurulmuştur. Olucak köyüne araç yoluyla 2 kilometre (yürüyerek 600 metre) uzaklıktaki yapı, 1845 yılında Rahibe Roksana tarafından restore edilmiştir. Dış bütünselliğini koruyan Atalar köyü Aydınlar (Muzaras) Kilisesi’nde ise İsa ve havarilerini tasvir eden freskleri görebilirsiniz.


Sarıçiçek Odaları: Gümüşhane il merkezine 48 kilometre mesafedeki köyde bulunan bu ilginç odalar, 1873 yılında Hacı Ömer Ağa tarafından konukların ağırlanması için yaptırılmıştır. Türk mimarisinin erken örneklerinden olan odalarda, batılılaşma etkisinin yanı sıra klasik formlar kullanılmıştır. Birbirine çivisiz bir teknikle monte edilmiş ahşap işlemelerde, yapraklardan ibaret süsleme biçimleri stilize edilmiştir. Nakış gibi işlenen süslemelerin uyumu ve renklerin canlılığı, odaların iç mekânlarını cazip hale getiren en önemli faktörlerdir.

Sarçiçek odalarının yapım hikayesi hayli ilginçtir. Aralarında 50 metre uzaklık bulunan aynı ölçülerdeki odalar için bir usta ile çırağı görevlendirilmiştir. Çalışmanın iç düzenleme aşamasına gelindiğinde çırak, ustasından yardım ister. Usta, iş için aynı ücreti aldıklarını belirterek bilgi ve deneyimini paylaşmak istemez. Bunun üzerine usta ve çırak ayrı çalışmaya karar vererek iki yıl boyunca odalarına çekilirler. Tüm ihtiyaçlarını çalıştıkları oda içlerinde giderip, dışarı çıkmazlar. Ustanın bu davranışından gururu incinen çırak, oldukça hırslanır. İki yılın sonunda işler teslim edildiğinde çırağın yaptığı oda göz kamaştırıcı etki yaratırken, ustanınki beğenilmez. Bunu gören usta, yenilgiyi kabul ederek mesleğini ve köyü terk eder.

 

Santa Harabeleri:
Metruk taş binaları, yıkık kiliseleri ve her daim sisler içindeki siluetiyle Santa, büyüleyici bir atmosfere sahip. Yanbolu Vadisi’nin sonunda, Karadeniz Dağları’nın en ulaşılmaz noktasına konumlanan yerleşim, bir zamanlar bölgenin ticari, kültürel ve dinsel merkeziymiş. Santa Harabeleri; orman sınırının bittiği yükseltiye inşa edilen Binatlı, Çakallı, Çinganlı, İşhanlı, Piştoflu, Terzili ve Zurnacılı isimlerindeki 7 mahalleden oluşuyor. Gümüşhane’den gelişte ilk olarak Piştoflu Mahallesi ile karşılaşırsınız. Devamında Yanbolu deresinin sağ tarafında Zurnacılı yer alırken diğer yerleşimler vadinin sol tarafındaki yamaçlara konuşlanmıştır. Her mahallede gösterişli taş kiliseler yükselirken; bütün evler kesme taştan yapılmıştır. Hemen her sokağın başında bir çeşmeye rastlayabilirsiniz. Doğal konumu bağımsız ve korunaklı bir sığınak teşkil etmesinden dolayı bölge, 17. yüzyılda yaşayan Hıristiyan toplumunun varlığını sürdürmesinde etkili olmuştur. Özellikle 18. yüzyıl sonu inşa edilen resmi binalar dikkat çekicidir. Çakallı, İlyas Peygamber, Hagios Hristaforos, St Theodor, St. Kiryaki, St. Christoper, St. Konstantinos ve St Petros kiliseleri mutlaka görülmesi gereken tarihi mekanlar arasındadır.

Artabel Gölleri

Artabel Gölleri Tabiat Parkı:
Gümüşhane ilinin doğal güzelliklerinin başında hiç kuşkusuz Artabel Gölleri Tabiat Parkı geliyor. Kendini insandan sakınan yüksek bir coğrafyada bulunan bu özgün alan; Gümüşhane ilinin en yüksek zirvesi Abdal Musa Tepesi, yalçın dorukların çevrelediği yalnız ve sessiz buzul gölleri, nadide bitkileri, eski göç yolları ve otantik yaylalarıyla büyüleyici bir park. Doğu Karadeniz sıradağlarının Gümüşhane silsilesindeki Gavur (Balaban) Dağları çanağında kalan Artabel, Torul ilçesi Gülaçar, Gümüştuğ ve Dağdibi köyleri ile Şiran ilçesi Akbulut sınırları içerisinde yer alıyor.

Türkiye’nin doğal güzellikleri listesine adını yazdıran tabiat parkı içinde tam 22 adet buzul göl mevcut. Doğu-batı doğrultusunda uzanan ve Gülaçar köyü Esentepe Mahallesi’nden ulaşılan Artabel çanağında Adalı (Büyük/Karanlık), Karanlık (Ahtabur), Küçük, İkizgöller (Karagöller-2 adet), Buzlu (Adalıgöl’ün üstünde ve ancak Temmuz ayından sonra buzların erimesiyle ortaya çıkıyor) gölleri yer alıyor. Gümüştuğ köyü Dulağa Yaylası’ndan yürünerek erişilebilen kuzeydoğu-güneybatı doğrultusundaki vadi çanağı, iki bölümden oluşuyor. Soldakinde Beşgöller (5 adet) sağdakinde ise Karagöller (3 adet) bulunuyor. Dağdibi köyü sınırlarındaki Acembol (Üçgöller-3 adet) Gölleri ise kuzeybatı-güneydoğu istikametindeki vadi içine konumlanıyor. Gölönü Yaylası’ndan yürüyerek kıyısına kadar varabileceğiniz bu göllerin kuzeybatısında ise Gölbaşı Gölü’nü görebilirsiniz. Yine Dağdibi sınırları içerisinde yer alan Yıldız Gölü ise, Abdal Musa Tepesi’nin batısındaki vadi yatağına konuşlanıyor. Tabiat Parkı’nın güney sınırlarına yayılan Suyungözü ile Akbulak Yıldız 1 ve 2 buzul gölleri, kuzey-güney doğrultusundaki vadiye yerleşmiş durumda. Söz konusu göllere, Şiran ilçesi Akbulak köyü Hendüt Yaylası’ndan belirgin bir patika yardımıyla yürünebiliyor. Artabel Gölleri’nin alan açısından en büyük buzul gölü Adalıgöl (ikinci sırada Beşgöller’in 4. gölü gelmektedir), en derini ise Karanlık (Ahtabur) Gölü’dür. Ayrıca saha içerisinde yaz mevsiminde kuruyan veya alanı küçülen irili ufaklı gölcüklere rastlamak mümkündür.

Jeolojik ve jeomorfolojik kaynakları, peyzaj değerleri ile flora ve fauna zenginliği açısından 1998 yılında tabiat parkı ilan edilen Artabel Gölleri, 5859 hektarlık bir alana yayılıyor. Bu özgün coğrafyada 12 tanesi nadir tür olmak üzere 39 familya ve 103 cinse ait toplam 141 bitki türü bulunuyor. 13 peyzaj değeri belirlenen parkın fauna zenginliği, 30 memeli ve 88 kuş türünden oluşuyor. Tabiat parkındaki 10 bitki türü ‘yok olma’ tehlikesiyle karşı karşıya. Yabankeçisi, çengel boynuzlu dağkeçisi, ayı, çakal, tilki, sansar, porsuk, kaya kartalı, küçük kerkenez, ürkeklik, sakallı akbaba, beyaz akbaba, kara leylek, yaz ördeği, küçük engerek yılanı alanın fauna zenginliğinde öne çıkan hayvan çeşitleri. Memeli hayvanların 6’sı, kuşların ise 81’i ‘nesli tehlike altında’ türleri içeren kırmızı listede yer alıyor.


Süleymaniye Mahallesi (Eski Gümüşhane) Turu:
Eski Gümüşhane olarak bilinen Süleymaniye Mahallesi, farklı dinlerin yüzyıllardır kardeşçe yaşadığı bir yerleşim. Cami minareleri, kilise ve manastırların bir arada yükseldiği Süleymaniye Mahallesi, antik dönemden beri insanoğlunun iskan tuttuğu bir bölge. Binlerce yıldan beri işletilen altın ve gümüş madenlerinin varlığı, yerleşiminin önemini arttırmış. Özellikle Osmanlı Padişahı 4. Murat zamanında en parlak devrini yaşamış. Osmanlı-Rus savaşından sonra asıl yerleşim Harşit Havzası’na taşınmış ve Süleymaniye Mahallesi giderek zamanın yıpratıcı etkisiyle baş başa kalmış. 

Günümüzde restorasyon çalışmalarının devam ettiği sit alanı içerisinde sivil mimari örneklerinin yanı sıra pek çok tarihi yapıyı ziyaret edeceğiniz gezi turunun ayrıntıları aşağıdaki gibidir.

3 kilometrelik gezimizin ilk tarihi mekânı olan Zeki Kadirbeyoğlu Konağı (İbrahim Lüfü Paşa), 1861 yılında inşa edilmiştir. Cephe düzenlemesi 19. yüzyıl Türk evi mimarisini yansıtan bina, kare planlı ve iki kat olarak tasarımlanmış. Bahçesinde Paşa Hamamı bulunmaktadır. Gümüşhane Belediyesi tarafından restore edilen binanın hemen yanında yapımı 1520-1566 yıllarına tarihlenen Süleymaniye Cami yükselir. 1899 yılında restore edilen caminin yanı başında (güneydoğusunda) Eski Mescit-İlkokul Binası’nı görebilirsiniz. 2012 yılında restore edilen tarihi eserin bahçesinde ise Hacı Tahir Türbesi ile Mısırlıoğlu Türbesi bulunur. Camiden çıkıp sağa döndüğünüzde, Sağır mevki olarak adlandırılan yerde Hamam yapısıyla karşılarsınız. 18. yüzyıl Osmanlı hamamlarının tipik özelliğini yansıtan yapı; ılıklık, soyunmalık, sıcaklık, halvet hücreleri, külhan, traşlık ve tuvalet gibi bölümlerden oluşmaktadır. Sokağın köşesinden sola yani batıya dönerek kısa yokuşu tırmandığınızda, 16. yüzyıla tarihlenen kentin ilk Osmanlı yapılarından biri olan Küçük Cami’nin önüne gelirsiniz. Sekizgen bir kubbeye sahip eserin mihrabı kesme taştan yapılmıştır. Şimdi küçük sokaklar arasından ilerleyerek caddeye çıkın. Sağdaki ilk bina, 19. yüzyıl yapımı Ahmet Kaya Evi’dir. İki katlı binanın kapı ve pencere formu dikkat çekicidir. Süleymaniye Mahallesi’ni süsleyen yapılar arasından yokuş yukarı yükselmeye devam ettiğinizde Metropolitan (Hagios Georgios) Kilisesi’yle karşılaşırsınız. İlk ismi Hagia Tiriada olan kilise, üç nefli ve bazilika tarzında inşa edilmiştir. Devamında hemen sağınızda etkileyici görüntüsüyle Rum Okulu (Metropolitan) bulunmaktadır. Şehrin görkemli geçmişini yansıtan bir diğer eser ise, 100 metre ilerdeki Metropolitan (Yönetim) Binası’dır. Düzgün kesme taştan inşa edilen iki katlı binanın arkasında Hızır İlyas Çeşmesi ve Muammer Daloğlu Konağı yer alır

Bu noktadan sonra köy evleri arasından geçerek vadinin karşı tarafına doğru yürüyün. İlkbahar aylarında güçlü bir debiye sahip olan küçük çağlayanı ve tarihi Çeşme’yi geçtikten sonra patikanın kılavuzluğunda yerleşim merkezine yönelin. Bu arada sağa ayrılan bir başka patikanın, iki eski konağın yer aldığı Yukarı Mahalle’ye ulaştığını belirtelim. Dere yatağının kıyısında bulunan Kavaklık Hamam’ını geçtikten sonra toprak yola çıkın. Sağ çaprazınızdaki kayalık alanda Panaghia Kaya Kilisesi görüş alanınıza girecektir. Süleymaniye Mahallesi’ne kuzey cepheden hakim bir noktaya konumlanan kilise, küçük bir su kaynağının yanına moloz taş örülerek tek nefli olarak tasarımlanmıştır. Karşınızdaki konak Ali Erkan Evi’dir. Çatı katıyla birlikte üç katlı görünümdeki yapı, geniş bir bahçe içine inşa edilmiştir. Hemen yanı başında Fahri Gümüşeli Evi yükselmektedir. İkinci kattaki 8 pencere, konağa ayrı bir görsellik katar. İki evin arasından geçen sokağın köşesinde ise Süleymaniye Mahallesi’nin bir başka hamamına rastlayacaksınız. Soyunmalık, sıcaklık ve külhan bölümlerinden oluşan Çaput Hamamı kompleksinin, restore edilmesi planlanmaktadır. Bir camiden kalan Minare’yi geçtikten sonra sağınızda üç nefli inşa edilen Timos Stavros Kilisesi belirecekdir. Bir sonraki tarihi eser, yine bir camiden arta kalan Minare’dir. Kemer Köprü’yü geçtikten sonra yolun her iki yakasında Taş Mağaza 1 ve 2 Binaları’nı göreceksiniz. İlerde sağınızda ise Eski Hükümet Konağı binasından kalan kalıntılar yer almaktadır. Söz konusu tarihi eser, dikdörtgen bir plan üzerine düzgün yontma ve moloz taşlarla inşa edilmiştir. Şimdi Gümüşhane’den gelen asfalttan karşıya geçerek kuzey istikametinde uzanan patikayı izleyin. Yerleşimin hemen dışına konumlanan Surp Karabet Ermeni Kilisesi, harabe halindeki görüntüsüyle zamana direnmeye çalışmaktadır. Turun son bölümünde asfalt yola çıkmanız ve kuzeye doğru 300 metre ilerlemeniz gerekmektedir. Çatal Kaya Tepesi’nin gövdesine oyularak inşa edilen Hagios İonnas Kaya Manastırı’nı ziyaret etmek için solunuzda yükselen patikaya girmek durumundasınız. Bir bölümü yıkık olan kilisenin ön cephesi ayaktadır. Yapı içerisinde çeşitli konularda freskler yer almaktadır. Manastırın bulunduğu alandan Gümüşhane Kent Merkezi ve Süleymaniye Mahallesi’ni farklı açılardan fotoğraflayabilirsiniz. Manastır çıkışında güneye kıvrılan belirgin patika, sizi başlangıç noktanız olan meydana geri götürecektir.


Bu arada mahallenin kuzeydoğu bölümünde Hagios Theodoros Kilisesi (yerleşimin en eski kilisesi olan yapı madenciler tarafından 1480 yılında inşa edilmiştir) ve vadi içinde başka bir Minare bulunduğunu hatırlatalım.

Gümüşhane Bilinmeyen Rotaları